Anasayfa » Çevre » BODRUM’DA TOKİ’YE NEDEN “HAYIR”

BODRUM’DA TOKİ’YE NEDEN “HAYIR”

Son günlerde gündemde olan ve Bodrum’da yapılması planlanan TOKİ’ler;  Türkiye Geneli’nde nedir, Bodrum’a ne katacak, ne götürecektir. Bodrum Kent Konseyi Tokiye neden karşıdır? Konsey bileşenlerinden ÖDP temsilcisi Mehmet Çilsal yazdı…

AŞAĞIDAKİ BİLGİLER  IŞIĞINDA BODRUM TOKİ PROJESİ

İlçemiz; konut kirası, taksi-minibüs taşıma ücreti, hayat pahalılığı gibi nedenlerle işçi-memur-emekli ve diğer dar gelirlilerin yaşamasının mümkün olmadığı ilçelerin başındadır.   Sermayenin taleplerine, ranta, otomobile, betona, vb. göre çarpık biçimde kentleşmesini sürdüren ilçemizde sürünerek bile olsa hatırı sayılır ölçüde dar gelirlinin yaşadığı   gerçeğini unutamayız. Anayasal bir hak olmasına rağmen, bu insanların çoğu hala ev bark sahibi değildir. Öte yandan, kaymakamlık raporunda da açıklandığı üzere, yarımada genelindeki 150 bin yapının büyük bir yüzdesini içinde kışın yaşanmayan 2.ci konutlar teşkil etmektedir.  Bu, bir kaynak israfıdır. Başka bir deyişle, coğrafyamız adeta belli gelir düzeyindeki sınıfın mülkü haline getirilmiştir. Aynı durum diğer sahil yerleşimleri için de geçerlidir. Ülke genelinde konut üretimindeki plansızlık ve kurumlar arasındaki koordinasyonsuzluk sözkonusudur.

Bodrum’un, toplu konut, toplu taşıma gibi pekçok sosyal proje ve uygulamalara acilen ihtiyacı vardır; yeter ki bu projeler başka gizli saikler içermesin, yarımadanın mevcut mimari dokusuna aykırı olmasın.

İlçemiz, bu güne kadar  tarım, hayvancılık, bahçecilik dahil tüm sektörlerini koruyarak; işçi, köylü, dar gelirli tüm yurttaşlarını düşünerek planlı bir kentleşme geleceği öngörmek yerine; tüm tarihi, arkeolojik, doğal değerlerini kitle turizmine feda ederek   elindeki tek hazinesini gerçek bir turizm cennetine dönüştürememiştir.   Bazı bilimsel raporlara  göre; ‘557 km karelik yarımadanın taşıma kapasitesi dolmuştur. Artık, hiçbir yere  bir çivi dahi çakmamanız gerekir. O boş gördüğünüz yerler kamusal alanlardır, koruma altına alınmış alanlardır, gelecek nesillerindir!”  

Aşağıdaki  veriler TOKİ hakkında şunu söylüyor: Yabancılara lüx konut yapıp satan, Karadeniz’de otel işine filan soyunan TOKİ’nin, geniş aileli dar gelirliler için yaptığı 45-60 m karelik konutların toplam üretimdeki payı % 20’ler düzeyindedir. Bu tablo, Toki’ni gerçekten sosyal içerikli işler mi yaptığını, yoksa tipik bir yap-satçı mı olduğu göstermektedir. 2007 tarihli 5069 sayılı yasa ile kamusal alanların, ormanlar dahil, tüm kıyıların, hazine arazilerinin TOKİ’ye tahsisi mümkün hale getirilmiştir. Dar gelirlileri ev sahibi yapacağız iddiası ile turizm bölgelerine göz diken TOKİ’nin asıl amacının ne olduğunu tahmin etmek zor değildir. Bu amaçla Bodrum’a bir miktar toplu konut yapacak olsa bile, TOKİ’nin tüm  kamusal alanlarımıza çok geçmeden villa kentler, tatil köyleri inşa edeceği şimdiden kesin gibidir. Bu villaların; Suudi mi, Azeri mi hangi milyonerlere pazarlanacağı ayrı bir konudur.

Toplu Konut projesine de, İslam Kültür ve Tanıtma Merkezi projesine de buradan bakılmasında fayda var.  Bu gün itibarıyla, yarımadamızda uygulanmak istenen  projelere hazine-kamu arazilerimizin 1/5’i tahsis edilmiş durumdadır. Bunların içinde  % 99’u orman olan bile vardır. Toplu konut ihtiyacıyla gerekçelendirilen toki projeleri de, dinsel temalarla gerekçelendirilen külliye projesi de RES’ler de  malum talan ve rant sürecinin bir parçasıdır.  Eldeki mevcut kamusal alanlarımızı en doğru projeler için; varsa, gelecek planlarımıza uygun biçimde ve santim santim  kullanmak durumundayız oysa. Yer seçiminde titiz olunması ve halkın görüşüne başvurulması gerektiği  hususu da oldukça önemlidir.

 

BAZI TOPLU KONUT UYGULAMALARINA BAKARAK, BODRUM TOKİ PROJESİNE YAKLAŞIM

ANAYASASI’NIN 57. MADDESİ:

“Devlet, şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde, konut ihtiyaçlarını karşılayacak tedbirleri alır, ayrıca toplu konut teşebbüslerini destekler”

SOSYAL KONUT NEDİR?

Gelir düzeyleri nedeniyle insanca yaşanabilir bir konutta barınma olanağı bulamayan yoksul veya dar gelirli ailelerin barınma gereksinimlerini karşılayabilecek sağlığa elverişli, ucuz, halk konutu anlamına gelmektedir.

TOKİ’NİN TARİHİ:

1980’li yıllar, iktisat politikalarında dönüşüm açısından gerek dünyada gerek Türkiye’de devrim niteliğinde gelişmelerin yaşandığı yıllardır. Küresel dünya ekonomisinin kuralları, IMF ve Dünya Bankası eliyle tüm ülkelere dayatılır. Neo- liberal iktisat politikaları gereği, ulusal finans piyasaları, uluslar arası finansal piyasanın alt piyasaları haline getirilmesi; dolayısıyla sermayenin tüm dünya piyasalarında serbestçe dolaşması sağlanır. 12 Eylül askeri darbesiyle sermayenin önündeki tüm engeller kaldırılır ve 24 Ocak 1980 kararları peş peşe devreye sokulur. Küresel dünya ekonomisine entegrasyon süreci başlar. Türkiye, tamamen dışa açık bir ekonomi haline gelir. TOKİ’ nin kuruluşu, devletin ekonomik faaliyetlerdeki üretici, tüketici ve düzenleyici rolünün azalarak, özel sektörün ön plana geçişinin gerçekleşmekte olduğu bir döneme denk gelir.  Türkiye’de hızlanan toplumsal dönüşüm, artan sanayileşme, farklılaşan talep ve daha lüks konutlarda oturma isteğine bağlı olarak, inşaat sektörüne ayrılacak arsa ve finansman potansiyelini yükseltmek ve inşaat sektöründeki faaliyetin daha büyük sermaye gruplarının eline geçmesini örgütlemek üzere TOKİ gibi bir kurumun varlığına ihtiyaç duyulur. Devlet, pek çok alanı boşaltırken, inşaat sektöründe TOKİ gibi kamusal bir aktörün dev adımlarla yükselişi dikkat çekici bir gelişmedir.  

1980 sonrasında toplu konut uygulamaları liberal politikalarla değişikliğe uğramış; toplu konut sisteminin yanında bireysel konut sistemi de ön plana çıkmaya başlamıştır. Büyük şehirlerin çevresinde farklı tip ve büyüklükte kooperatif yapımı yoğunlaşmıştır.

TOKİ, 1984 yılında yürürlüğe giren 2985 sayılı yasa ile kurulmuşsa da sonraki yıllarda bu yasa bazı değişikliklere uğrar. 2000’li yıllarda, toplu konut yapma yetkisi TOKİ nin yanısıra,  belediye ve il özel idarelerine de verilir. Böylece belediyeler, konut yapmak, kiralamak, bu amaçla arsa üretmek, işletme ortaklığı kurmak, gerektiğinde özel sektörle işbirliği yapmak gibi önemli yetkilere  sahip olur ve onlar sayesinde hatırı sayılır ölçüde konut inşa edilir.

 

TOKİ’nin 1990’lı yılları kısmen atıl geçmiştir.

 

TOKİ’NİN YENİ GÖREV VE YETKİLERİ?

2002’den sonra acil eylem planı çerçevesinde konut seferberliği ilan edilmiş; alt gelir gruplarını ve yoksulları kira öder gibi taksitlerle ev sahibi yapmak, işsizlere iş bulmak söylemi ile TOKİ yeniden yapılandırılmış; neredeyse sınırsız yetkilerle donatılmış; görev alanları da turizmden, küçük sanayi işletmelerine, eğitimden, sağlığa kadar genişletmiştir.

Tahvil türü menkul kıymetler çıkarmak gibi görevlere sahip olan TOKİ, 2985 sayılı kanunla birlikte şu görevlere de sahip olmuştur:

Konut sektörüyle ilgili şirketler kurmak veya iştirak etmek; ferdi ve toplu konut kredisi vermek; köy mimarisinin geliştirilmesine, gecekondu alanlarının dönüşümüne, tarihi doku ve yöresel mimarinin korunup yenilenmesine yönelik projeleri kredilendirmek ve gerektiğinde tüm bu kredilerde faiz sübvansiyonu yapmak; kâr amaçlı  projeler geliştirmek; konut, altyapı ve sosyal donatı uygulamaları yapmak veya yaptırmak; doğal afet meydana gelen bölgelerde konut ve sosyal donatıları, altyapıları ile birlikte inşa etmek…

2004 yılında çıkan 5273 sayılı Kanunla Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü’nün görev ve yükümlülükleri TOKİ’ye devredilmiştir. Böylece TOKİ her türlü kamu kaynaklarını kullanan, hemen her alanda yatırım yapan dev bir şirket haline gelmiştir. Kamunun pek çok alanı boşalttığı bir zaman diliminde TOKİ girişimci bir kamu kurumu olarak, tüccar- devlet ilişkisinde özel bir yere sahip olmuştur. Toplu Konut Müsteşarlığı’nın ve Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü’nün kapatılması ile TOKİ’nin kamu denetimi dışında kalmasını sağlayan süreç başlatılmıştır. Sonraki aşamada TOKİ, Kamu İhale Kanununun kapsamı dışına çıkarılmış ve mali açıdan Sayıştay’ın da denetiminden çıkarılarak geriye sadece Devlet Denetleme Kurulu bırakılmıştır. TOKİ, yürüttüğü faaliyetlerin büyüklüğüne rağmen tuhaf biçimde grçek anlamda denetimden muaftır.

2004 yılında 5162 Sayılı Yasa ile TOKİ’ye her tür imar planı yapma yetkisi verilir. Belediyelerce 3 ay içinde onaylanmayan planların TOKİ tarafından resen yürürlüğe konur. Yerel yönetimler devre dışı bırakılır. Bu mevzuat değişmesine karşı hukuk yollarına başvurulur.  Anayasa Mahkemesi, 08.12.2004 tarihinde “Toplu konut konusu yerel ihtiyaç olduğu gibi, ülke düzeyinde çözümlenmesi gereken bir konudur. Anayasa 157. Madde ile devlete bu konuda görev verilmiştir” der ve noktayı koyar.  Yerel yönetimler tamamen dışlanmış olur.

TOKİ’ye altın çağını yaşatan asıl gelişme ise kentsel dönüşüm projeleri olmuştur.

2007 yılında çıkarılan, 5069 sayılı Yasa ile 775 sayılı Gecekondu Kanununda değişiklik yapılarak, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nın tüm yetkileri TOKİ’ye devredilmiştir. Tüm bunların üstüne Hazineye ait araziler bağlı oldukları Bakan ve Maliye Bakanının teklifi ve Başbakanın onayı ile bedelsiz olarak TOKİ’ye devri kabul edilmiştir.

Konut piyasasında TOKİ’nin yeri çok boyutludur. Kamu arsalarının piyasalaştırılması ve alınır satılır bir mal haline getirilmesi görevi TOKİ’ye verilmiştir. TOKİ ya kendisi ya ortakları ya da uygun gördüğü müşterileri arasında kamusal toprağın dağılımını örgütlemekte ve piyasanın düzenlenmesinde, kentsel rantların farklı toplum kesimleri arasında dağılımında başrolü oynamaktadır.

Bugün itibarıyla mevzuat kısaca şöyledir; Toki, memleketin heryerine istediği gibi sosyal konut projeleri yapar ve uygular. Kimse de buna itiraz edemez…

Halen, Türkiye’deki konut piyasasının %4-8’i TOKİ’nin; %92-96’sı özel sektörün elindedir. Konut kooperatifçiliği nerdeyse kalkmış gibidir.

 

TOKİ’YE VERİLEN BUNCA İMKAN VE YETKİLERE RAĞMEN, DAR GELİRLİNİN TOPLU KONUT İHTİYACI GERÇEKLEŞMİŞ MİDİR?

 

TOKİ Türkiye Geneli 2016 rakamları şöyle:

81 il, 3.231 şantiyede, 716.969 konut rakamına ulaşılmıştır.

596.499‘u (%84,80) sosyal konut niteliğindedir.

Satılan konut sayısı 588.221; teslim edilen konut sayısı 565.445’tir.

Yapım ve proje işleri aşamalarında 75,99 milyar (kdv dâhil) Tl’lik 5.493 ihale sonuçlandırılmıştır.

 Gelir Gruplarına göre konut sahipliği:

Dar(?) ve Orta Gelir Grubu: 297.746 (%42,33)

Alt-Yoksul Gelir Grubu   : 148.407 (%21,10)

Gecekondu Dönüşüm    : 106.865 (%15,19)

Afet Konutu Uygulaması : 37.734 (%5,36)

Tarım Köy Uygulaması      : 5.747 (%0,82)

TOPLAM SOSYAL KONUT : 596.499 (%84,80)

 

ÖNEMLİ BİR NOT: TURİZM, İNŞAAT, TARIM SEKTÖRÜNDE  KAYITDIŞI, MEVSİMLİK ÇALIŞAN IRGAT, GURBETÇİ, YEVMİYELİ EMEKÇİLER, DÜZENLİ VE SABİT GELİRE SAHİP OLMADIĞI İÇİN TOKİ’NİN ARADIĞI ŞARTLARA SAHİP DEĞİLDİR. DOLAYISIYLA DA BU YOLLA KONUT SAHİBİ OLMALARI MÜMKÜN DEĞİLDİR.

 

 

TOKİ UYGULAMALARINA DAİR ENTERESAN TESPİTLER

Gelir gruplarının düşüklüğü gözönüne alınarak Şanlı Urfa, Kars vb. örnekleri…

Kars ili merkezinde bulunan TOKİ konutlarında 60 konut üzerinde yapılan araştırmaya göre; 22 konutta kiracı, 36 konutta ise ev sahiplerinin oturmakta olduğu tespit edilmiştir. Konutlardaki kiracılar, konutun büyüklüğüne göre 375 – 400 TL arası kira öderken; konut sahiplerinin Toplu Konut İdaresi’ne aylık ödediği taksit miktarı ise, yine konutun büyüklüğüne göre 445 ile 500 TL arasında değişmektedir. Küçük konutlarda (2+1) ödenen taksit miktarıyla, büyük konutlarda (3+1) ödenen taksit miktarı arasında yaklaşık 50 TL fark bulunmaktadır. Konut sahiplerinin ödedikleri aylık taksit miktarlarının mevcut kira gelirlerinden düşük olması, gelir getirici bir durum olmadığından dolayı kiracı oranının yüzde 50’nin altında kalmasına neden olduğu söylenebilir. Konut sahibinin % 63, kiracı oranının % 37 olması, ortalama her üç kişiden birinin buradaki konutlardan yatırım amaçlı faydalandığını göstermektedir. Ayrıca konut sahiplerinin meslek profiline bakıldığında, aylık ortalama gelirleri 1500 TL ve üzeri olan memur ve esnaftan oluştuğu görülmektedir.

Kars’ın Sarıkamış ilçesine bağlı Sarıkamış TOKİ (küçük 3+1) konutlarında 160 konut üzerinde yapılan araştırmaya göre; 111 konutta kiracıların, 49 konutta ise konut sahiplerinin ikamet etmekte olduğu tespit edilmiştir. Konut sahiplerinin Toplu Konut İdaresi’ne ödediği aylık taksit miktarlarının, mevcut kira gelirlerinden ortalama olarak yüksek olması, kiraya verme oranının % 70’e yaklaşmasında oldukça önemli bir etken olmuştur. Kiracı oranının % 69 olması her üç konut sahibinden ikisinin buradaki konutlardan yatırım amaçlı faydalandığını göstermektedir. Kışın Sarıkamış’a kayak turizmine gelen çoğu kişinin otellerde kalmak yerine, artık TOKİ konutları satın alıp, orda kaldığı tespit edilmiştir.

Ayrıca, maliklerin %70’i konutlarının aslında ucuza malolmadığını ifade etmiştir. Kendilerine anket soruları yöneltilen ev sahiplerinin %71’i uzun vadeli de olsa taksit ödemede zorlandığını söylemiş olsa da; bu %71’in içindeki %72 nin aslında ikinci konut sahibi olduğu gerçeği açığa çıkmıştır. Bu da gösteriyor ki; sistem, belli gelir düzeyinin lehine işlemiştir. Konutların halk arasında eşit dağılımı sağlanmamıştır. Güya yoksullar için üretilen konutları üst gelir grupları satın almış; bu da serbest konut piyasasında başka bir adaletsizliğe yol açmıştır. Bu haliyle de Toki, konut sorunu çözmekten başka, piyasa yatırımcısı gibi davranır hale gelmiştir. Hayat tarzaları ve şartlar nedeniyle maliklerin bir kısmı, Kars TOKİ’deki evlerini kiraya verip, yeni varoşlarda gecekondu yapıp orda yaşamayı tercih etmiştir.

385 TL lik aylık taksitler, 3-4 sene içinde güncellemeler yoluyla 845 TL’ye kadar çıkınca; evdeki hesapları çarşıya uymamıştır.

Toplu konut bölgesindeki fonksiyonlar; konut alanları, ulaşım (yollar ve otoparklar) ile altyapı tesisleri ve donatım alanları olarak sıralanmaktadır. Bir tahsis alanının % 20’si yeşil alanlara, % 10-15’i sosyal donatı alanlarına, % 20’si ulaşıma ve % 50’si konut alanlarına ayrılmalıdır şeklinde bir kural vardır. Oysa, Kars’ta malikler arasında yapılan başka bir anket; çevre düzeni, yeşil alan, oyun sahaları yokluğuna işaret etmiştir. 2016 tarihli Muğla TOKİ projesinde ise okul bulunmamaktadır.

Şanlı Urfa’da yapılan bir ankette maliklerin % 48’i yapılıp bitmiş konutların hayal ettikleri gibi içinde yaşamaya uygun olmadıklarını belirtmiştir.

 

TOKİ’YE DAİR GENEL ELEŞTİRİLER:

YER SEÇİM YANLIŞLARI

Denizli Bağırsak Dere vadisinde yapımı devam eden konutlar, İstanbul Maltepe’de dere yatağı doldurularak yapılan konutlar, Bursa Doğanbey’de Kentsel Dönüşüm adı altında yapılan ve kent merkezinin dokusunu bozan konutlar, Kütahya Simav’da depremzedeler için inşa edilen konutlar, İzmir’de heyelan bölgesinde yapılan tünel, Yalova’da 1999 Büyük Marmara Depremi’nde en fazla binanın yıkıldığı yer olan ve 2 bine yakın insanın hayatını kaybetmesi nedeniyle adına ölüm ovası denilen Hacı Mehmet Ovası’na inşaa edilen konutlar, Osmaniye’nin Fakıuşağı mahallesinde dere yatağına yapılan konutlar sorunlu projelerden birkaçıdır. Samsun felaketi ile gündeme gelen husus TOKİ’nin yer seçimi ve bu seçimlerden kaynaklanabilecek olan olumsuzluklardır. Samsun’da yaşanan ve 14 vatandaşımızın hayatını kaybetmesine neden olan sel felaketinin ardından TOKİ kamuoyu nezdinde tartışılmaya başlanmış ve kurumun güvenilirliği sorgulanır olmuştur.

Ayrıca, Toki inşaatlarında C-20 kategorisindeki en düşük kalitede beton kullanıldığı tespit edilmiştir!

 

Bursa Doğanbey konutlarının  Bursa’nın tarihi dokusunda önemli bir paya sahip olan Hanlar Bölgesi’nin hemen yanına inşa edilmiştir.    Binaların güney cepheleri güneş almayacak şekilde yerleştirilmiş, ulaşım ve otopark ihtiyaçları yok sayılmıştır; yeşil alanları da yetersizdir.

bursa toki

 

KİMLİK SORUNU

Hızlı üretime bağlı olarak, tasarım esnekliğinin olmaması, tek tipleşmeyi beraberinde getirmekte; uygulamalarda yöresel, iklimsel farklılıklar dikkate alınmamaktadır. Buda çatı ve cephe sistemlerinde kimlik-üslup bağlamınde tekdüzelik ve her bölgede çok az farklılıkla tek tip uygulamayı kaçınılmaz hale getirmektedir.

TOKİ, yılların imar duyarsızlığını simgelemek, hatta yap-satçılığın doruğa çıkan örneklerini yaratmak yerine, ulusal değerlerle bütünleşmiş, farklı seçenek oluşturacak daha mimarca bir duruş göstermeli ve ülkedeki yeknesak yapılaşmaya alternatif projelere önderlik etmelidir. Bu nedenle süregelen toplu konut projelerindeki, tüm ülkede tek tip ve kimliksiz bir mimariyi egemen kılan tasarım ve yerleşme tarzı çizgisinin gözden geçirilerek; bir kamu kurumu olan TOKİ eliyle Türkiye’nin tek düze yapılaşmasına son verilerek, yöresel ve ulusal değerlerle birlikte çevreye saygılı, kentsel dengelere ve özelliklere bağlı ve saygılı bir gelişmenin ülkeye kazandırılması sağlanmalıdır.

Arsa Ofisi Müdürlüğü yapmış birinin şu sözleri ilginçtir: “Ben İskilipliyim. İskilip tarihi bir Anadolu kentiydi; Safranbolu gibi evleri vardı. Şimdi bunların hiçbiri yok. Çünkü, yerine TOKİ biçimsiz, kimliksiz bir sürü bina yaptı.”

 

TOKİ’NİN YENİ SLOGANI:

Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ ) Başkanı Mehmet Ergün Turan:  “Türkiye’nin her tarafında birbirinden çok farklı, genel mimari normlar gözeten ve yatay mimari konsepti içeren TOKİ binaları göreceksiniz… Artık TOKİ’nin yaptığı her proje, o bölge ve şehre bir kazanım olacak.”

“Yeni projelerinde bölgesel mimari özelliklerini ve iklim değerlerini göz önünde bulunduracak olan TOKİ, karakteristik Türk mimari özelliklerine ağırlık verecek.” tir.

İşte, bu yeni slogan sonrası inşa edilen Kuzey Ankara Konutları.

kuzey ankara toki

 

Çeşme-Alaçatı TOKİ evleri

çeşme alaçatı tokiçeşme alaçatı toki.jpg2

 

 

Güya(!), şehir halkının yaşam biçimi ve alışkanlıkları göz önüne alınarak tasarlanmış olan Mardin evleri

mardin toki

TMMOB’nin TOKİ’ye yönelik saptama ve eleştirileri;

  • Hükümet, bir taraftan devlet ticaret yapmaz söylemleri ile kent merkezlerinde kalmış olan ve değerlenen fabrika arazilerini, kamu kurum ve kuruluş arazilerini satarken; diğer taraftan bir inşaat ve emlak şirketi olan TOKİ’ni sınırsız yetkilerle donatarak, “devlet şirketi” olarak büyümesini sağlamıştır. Yani, devlet, işsizliği önlemek amacıyla istihdama yönelik yatırımlar yapmak, bu amaçla şirketler kurmak yerine, TOKİ aracılığı ile arsa ticareti ve inşaatçılık yapmaktadır. Üstelik bu şirkete sağladığı sınırsız yetki ve olanaklarla, serbest piyasa koşullarıyla çelişen “Rekabet Kanunu”na aykırı durum ortaya çıkmasına sebep olmuştur.

 

  • Hükümet 3194 Sayılı İmar Kanunu ile yerel yönetimlere verilen yetkiyi, parça parça alarak çeşitli kurum ve kuruluşlara vermekte ve “yerel yönetimlerin plan yapma” yetkisi elinden almaktadır.. Kentlerin planlamasında ya da bir başka deyişle ülkemizde planlama yetkisine sahip yaklaşık yirmiye yakın kurum ve kuruluş bulunmaktadır. Her kurum ve kuruluşun birbirinden bağımsız yaptığı planlarla, yasalarında “çevre ve imar bütünlüğünü bozmayacak şekilde” denilmesine rağmen kent ve çevre ile uyumsuz, genel planlama esasları ve şehircilik ilkelerine aykırı, imar hukuku, kültürü ve bilinci açısından kabul edilemez yapılaşma karaları içeren planlar üretilmektedir. Üretilen bu planlar daha önce ilgili belediyeler ve valiliklerde askıya çıkarılırken ve askı süresinde yapılan itirazlar askıya çıkaran kuruma yapılırken, TOKİ Yasasının değiştirilen bu maddesi ile tüm bu işlemleri res’en yapma yetkisi TOKİ Başkanlığına verilmiştir. Bu durumda TOKİ tarafından yapılan planlar belki askıya çıkarılmadan, kentlilerin haberi olmadan re’sen yürürlüğe konulacaktır.

 

  • TOKİ projelerinde; yerel ve bölgesel sivil mimarinin çağdaş tasarımlara da esin kaynağı olması yönünde hemen hiçbir çaba, niyet ve örnek gözlenmemektedir. Bu nedenle toplum ve kamuoyu “toplu konut” denince sadece TOKİ’nin izlediği tip blok mimarisini kavramakta; bunlar yerine sokak ve mahalle dokuları oluşturabilecek, yöresel kültür, iklim, topoğrafya, peyzaj vb. gibi yerel özelikleri gözeten yeni yerleşim alternatifleri akla gelmemekte, böylece tek tip yapılaşmaya sadece konut üretimi açısından bakılarak bilinçsizce bir “memnuniyet” duyulmaktadır. TOKİ’nin bu durumu, “yanlışa halk desteği” olarak kullanması ise üstlendiği kamusal misyonla bağdaşmayan bir popülist tavır olarak gözlenmektedir. Oysa TOKİ, konut sorunuyla olan ilgisini, Anayasa’nın 157. maddesindeki temel koşul olan “şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde” kurmak ve sorumluluklarını da buna bağlı olarak “çevreye ve insan haklarına saygılı bir mimarlık kültürünü” güçlendirecek yönde üstlenmek durumundadır.

 

  • TOKİ’ye devredilen yasal imar yetkileri, bulunulan kent ve çevre ile uyumsuz; genel planlama ve şehircilik ilkelerini gözetmeyen; imar hukuku, kültürü ve bilinci açısından kabul edilemez yapılaşma kararları ile kullanılmaktadır. Belediyelerin, aslında yerel halkın demokratik hak ve toplumsal beklentilerinin karşılığı olan demokratik imar yetkilerini TOKİ’ye bağlayan yeni yasalara sessiz ve tepkisiz kalmaları da panel ve forum katılımcılarınca sorgulanması gereken bir “zaaf”iyet olarak saptanmaktadır. İmar yetkileri genelde belediyelerde olmalı, bu yetkilerin şehircilik ilkeleri ve toplum yararına uygun kullanımının bilimsel ve demokratik denetim organları yaratılmalı; bunun yerine son yasalarla getirilen TOKİ projelerine ayrıcalıklı imar olanağı sağlanması uygulaması daha fazla yaygın zararlara meydan verilmeden durdurulmalı; yerel yönetimler yerel toplumun kent, imar ve yapılaşma hakları üzerindeki yetki ve temsiliyetlerine sahip çıkmalıdırlar.

 

  • Kamuya (hazineye) ait arazilerin, ülkenin sağlıklı kentleşmesi, planlı yapılaşması, toplumsal amaçlı kullanımlara alan yaratılması; korunması gerekli doğal ve kültürel dokuların yaşatılması vb kamusal amaçlarla değerlendirilmesi gerekirken,bu arazilerin ranta dönük projeler için TOKİ’ye devredilmesi, emlak pazarına açılmalar ve pazarlamaya dönük arsa yaratılması sonucunu doğurmaktadır. TOKİ’nin bu misyonu gözden geçirilmeli ve kamu arazilerinin toplumsal çıkarlar ile gelecek kuşaklara daha yaşanılır çevreler bırakma amacından hızla uzaklaşılan spekülatif uygulamalar önlenmelidir. İstanbul’daki Sulukule, Kayabaşı, Kartal örneklerinde gözlendiği gibi, giderek “kentsel sürgün” uygulamalarına dönüşen ve TOKİ’ne lüks konut pazarlaması arsaları yaratma adına insan hakları ihlalleri yaratılması şeklinde gerçekleşen sözde kentsel dönüşüm uygulamaları durdurulmalıdır.

 

  • Yeni yasalarla TOKİ’ne verilen ve yukarda vurgulandığı şekilde mimarlık ve şehircilik ilkelerine aykırı keyfi yapılaşma kararlarına olanak sağlayan yetkiler yeniden gözden geçirilmeli, kentsel bütünlük çevresel uyum ve planlama hiyerarşisini mutlaka gözeten bir imar düzeninin egemen kılınması için ivedilikle düzenlemeler yapılmalıdır. Özellikle doğal, ekolojik ve kültürel değerleri açısından yasalarla korunmaları öngörülen bölgelerdeki, bütün bu özellikleri gözardı eden TOKİ projeleri yer seçimleri, gelecek kuşaklara karşı sorumluklar açısından da kabul edilemez uygulamalar olarak, aynı keyfi ve denetimsiz imar yetkilerinin sonucu olarak yaşanmaktadır.

 

  • Kimi TOKİ projelerinin açıklamalarında yer alan “Osmanlı-Selçuklu Mimari tarzı” yaklaşımlar, yer seçimlerinden komşuluk ilişkilerine, yerleşme karakterinden sosyal ve kültürel hizmet alanlarına kadar tümüyle Anadolu’ya yabancı ve tekdüze yinelenmiş bloklardan oluşan projelerde, çağdaş mimarinin asla kabul edemeyeceği “kişiliksiz taklitler” olarak tasarlanmaktadır. Kültürel derinliklerin göz ardı edildiği sadece “simgesel” yaklaşımlarla dekoratif sığlıkta gözlenen bu uygarlık ve sanat yoksunu tasarımlar “kimlikli çağdaşlık” değildir…

 

  • TOKİ, özellikle emlak pazarlamasına öncelik veren ve inşaat sektöründe adeta devlet destekli bir büyük tekel oluşturmayı hedefleyen yeni yasal yetkileri ve bunlara dayalı uygulamalarıyla, anayasadaki, toplu konut kanunundaki ve kendi kuruluş mevzuatındaki temel ve kamusal amaç ve kimliğinden hızla uzaklaşmaktadır. Özellikle Başbakanlık ve genelde Hükümet, bu sapmaya müdahale etmeli ve TOKİ’nin konut sektörüne “devlet olanaklarını dilediği gibi kullanan bir ayrıcalıklı patron” olarak değil, kamusal önderliklerle katkıda bulunması sağlanmalıdır.

 

  • Toplumun gerçek ihtiyaç sahiplerine asgari çağdaş yaşama ve uygarca barınma koşullarını sağlayan konut üretimi ve halka sunumu politikalarında, sadece mülk konut anlayışının temel alınması yerine, kamu olanakları ve projeleriyle “kiralık konut” kavramının da yeniden anımsanması ve yaşama geçirilmesi, artık ivedilikle gündeme alınmalıdır.

 

 Sonuç olarak;   

TOKİ’nin kuruluş amacı olarak ilan edilen dar gelirlilere ulaşılabilir fiyattan barınma olanağı sağlama hedefine kimse itiraz edemez. Ancak TOKİ, bu asli amacından sapmıştır.  Yukarda da değinildiği gibi şimdiye kadar gerek TOKİ’nin, gerek belediyelerin yetkilerini dar ve orta gelir grubuna yönelik kullanması beklenirken, çoğunlukla üste gelir gruplarına yönelik konut ürettikleri gözlenmiştir. “Kira öder gibi” dar gelirlilere küçük konutlar ürettiğini savunulsa da söz konusu politika ve uygulamaların, kısmen de olsa toplumsal amaç ve içerikten sapmaya başladığı görünmektedir. Ayrıca kentsel dönüşüm projeleri sürecinde “Barınma Hakkı” problemleri olmakta ve siyasi süreç ile yönlendirilen uygulamalar gözlenmektedir.

Son beş yılda TOKİ gerçekleştirdiği konutlar, altyapı yatırımları, lüks konutlara verilen ağırlık, yoksullara kalitesiz konut yapılması, ağırlıkla siyasi iktidara yakın sermaye gruplarına verilen büyük bütçeli işler, denetimden muaf tutulması, tarifsiz ve sınırsız yetkiyle donatılması, yarattığı haksız rekabet ve benzeri nedenlerle çok tartışılan bir kurum durumundadır.

TOKİ’nin arsa-toprak kullanımındaki özgürlüğü belediyeleri rahatsız etmektedir. Gözüne kestirdiği arsa üzerinde başlatılan inşaat, kent için belediye tarafından hazırlanmış planlarla çelişebilmektedir. Kentin gelişme yönü değişebilmekte alt yapı ve ulaşım maliyetlerinde hesapta olmayan artışlar ortaya çıkmaktadır.

 

TMMOB’DEN TOKİ’YE ÇAĞRI:

Anadolu bir uygarlık, kültür ve sivil mimarlık tarihi hazinesidir. Bu eşsiz ayrıcalığımızı sahiplenen, çağdaş bir konut üretimi ile yeni kent dokusu tasarımlarında ülkemiz mimarlığı, mimarlığın birikim ve heyecanları yeterlidir. Başbakanlık ve TOKİ, bu ulusal değeri göz ardı etmekten, ülkeyi kendine yabancılaştırmaktan vazgeçmelidir. Orta ve dar gelirli halka; daha nitelikli, daha yaşanabilir çevrelerde ülkemizin doğal ve kültürel peyzaj değerlerini, tarım alanlarını yok etmeden konut edindirmenin bilimsel ve teknik doğrulara dayalı yolları ve yöntemleri tabi ki vardır. Ben yaptım oldu mantığı yerine konuyla ilgili kurumların, çevrelerin mutabakatı ve katkılarıyla yeni ve doğru politikalar oluşturulabilmeli ve uygulanabilmelidir.

MEHMET ÇİLSAL

( ÖDP KENT KONSEYİ TEMSİLCİSİ)

 

Kaynaklar: TMMOB raporu-İMO dergi- Doç. Rana EŞKİNAT-Dr. Osman Balaban-Doç Tarık Şengül-Hatice YILDIRIM –Yüksek Lisans Tezi-Miray Gür -Ar. Gör. İslam CAN -Mithat Arman Karasu-Nihat Gültekin

 

 

 

 

Paylaş