Anasayfa » Serbest Kürsü » ÇÖÖÖÖP……..LÜÜ…Gülcihan Erol

ÇÖÖÖÖP……..LÜÜ…Gülcihan Erol

Bodrum çöplüğünden sonra Gümüşlük Peksimette’ki çöplükte yanıyor.  Uzmanlığımı konuşturup yangın sonucu havaya karışan …. nemle birleşip asit  …insan sağlığı gibi şeyler yazmayacağım.  Bu gün size bir hikaye anlatmak istiyorum.

 

Yıl 1996.Gümüşlük açıklarında bir gemi (tanker?)Çavuş Adasına çarpar. Geminin mazotu fokların yaşadığı mağaralar dahil her yana yayılır. Kamu ve özel sektörden sonra, sivil toplum sektörü diye anılan yapılanmanın daha ortada olmadığı o zamanlarda, bu yapılanmanın en önemli unsuru olan tüm sektörlerle birlikte sorun çözebilme becerisi gerçekten takdire şayan olan Saynur Gelendost, her yana haber salar. Zaten iyi ilişki içinde olduğu İmren Aykut’a ulaşır. Fon sağlanır. Fok Yaşama Alanı olan bu hassas bölgede acilen temizleme çalışması başlatılır. SAD-AFAG’la* birlikte kısa sürede örgütlenerek bu mağaralardan 135 ton mazotu çıkarırlar. Çalıştığım Su Ürünleri Araştırma Enstitüsü’ndeki dalgıç arkadaşlar da katkı verdiklerinden zorlu bir uğraşı olduğunu biliyorum. Artık olay ulusal basına kadar çıkan bir başarı hikayesine dönmüştür. Dileyen hikayenin bu kısmını Saynur’un çevre mücadelesinin anlatıldığı “Mavi Kadın Saynur Gelendost” kitabından okur. Sayfa 191-192’de İmren Aykut’un da anlatımı var. Neyse konumuz çöp. Pekii denizden çıkartılan bu 135 ton mazot neoldu?  “Turgutreis ’in orada bir yer ayrıldı ve atıklar oraya kondu” diyor İmren Aykut aynı kitapta. Ayrılan yer, çöplük alanıdır. Mazot, büyük siyah çöp torbalarına konularak Peksimet’teki çöplüğe atılır ya da kibar olayım koyulur,  bırakılır.  Yani bir felaketten, güzel bir “vay ne harika, deniz ve fok mağaraları temizlendi” diyerek başka  bir felakete gayet soğukkanlılıkla yelken açıldı. Tabi bu durum kitapta yok. Gene, mazot doğada şu kadar sürede çözülür, yer altı sularına karışınca -ki o bölge yer altı suları heba edilmiş bir yerdir- bu olur diye yazmayacağım. Nasılsa ani ölümler dışında hiç bir şeyin önemi yok. Burada turizm bozulmasın, başka biryerde falan filana zarar gelmesin. Kaparız gözümüzü yürürüz. Yürüdük. Yani şu anda Peksimet’te 135 ton mazotun daha önceki yangınlardan arta kalanları bir güzel yanıyor. Yapacak şey yok.

 

Aslında vardı. Sadece deniz ve balıkçılık değil, çevre ile bağlantılı katı atık dahil her konuda çalışan Araştırma Enstitüsü olmanın avantajı, bu konularla ilgili farklı deneyimleri Bodrum ve çevresine taşımak isteyenleri mutlaka bize getirirdi. Saynur da akıllı biri idi. Bir aktivist olarak Enstitümüzü düzenli ziyaret eder, bilgi alış veriş penceresini hep açık tutardı. Şimdi küçük bir açıklama yapmazsam olmayacak. Denizlerdeki gemi kazalarında uygulanan yöntemlerden biri de etrafa yayılan yakıtı çevreleyerek daha doğal  yollara bertaraf etmeye yarayan bakterileri kullanmaktır. Doğada uzun sürede çözülecek petrol türevlerini, bakteriler uygun koşullarda bir güzel parçalar ve daha az zararlı hale getirirler. İşte bu bakterileri demonstrasyon amacı ile Bodrum çöplüklerinde kullanmak isteyen bir şirketi bizden duyan Saynur hemen konuya atladı. Peksimet çöplüğüne atılan tonlarca mazot onu her zaman çok rahatsız etmişti. Vicdanı konusunda kefil olabilirim. Rahmetli Prof. Dr. Kriton Curi’nin tedrisatına ufacık olsa da dokunan,  deniz merkezli katı atık çalışan biri olarak Müdürüm, şirket ve Saynur’un yanına beni de kattı. Şirketin iyi bir sunum oluşturabilmesi ve doğru alan seçim için günlerce tüm Yarımada çöplüklerini bazen iki, üç kez,tekrar tekrar gezdik. Aslında amacımız, onları eski Turgutreis yeni Gümüşlük çöplüğüne yönlendirmekti ama diğerlerini de atlayamadık. Değerlendirmelerimiz sonucunda çalışma alanı olarak Gümüşlük çöplüğüne odaklandık. Birkaç sene geçmişti, eğimden dolayı çöp poşetleri hemen her tarafa yayılmış ve tabii açılmışlardı. Acil bir müdahale şarttı.  Böylece Saynur’un başını çektiği bir ziyaretler süreci başladı. Şirket ayrı, Saynur ayrı bazen beraber kamu ve yerel yönetimlerle bir teatiye başlandı. Ancaaak belediye başkanlarımızın ilgisini çekemedik. Ne Bodrum, ne Gümüşlük, ne Turgutreis Belediye Başkanlarında bir kıpırtı dahi oluşmadı.

 

Bakterilerin yaşaması, çoğalması ve mazotu parçalaması için bir besi yeri ortamı oluşturmak durumundaydık. Geçmiş zaman, şu an hatırlayamadığım bir miktar kanalizasyon atığının bu amaçla çöpe dökülmesi gerekti. Belediyeler, çoğu zaman haber konusu da olan vidanjörleri Küdür Yarımadası’na, orman içlerine, oraya buraya dökmeye sakınca görmeyip çöpe dökmeye kıyamadılar. Para gerekmeyen ancak başarılı olursa şirketin kendini ortaya koyacağı demostrosyon çalışmasına sırtlarını döndüler. Çünkü Bodrum’da Türkiye’nin bir parçası ve güç kimde ise en doğruyu o bilir, değil mi efendim?

 

Gelelim hikâyenin sonuna. Yangın yerine masaldaki gibi gökten üç elma düşmüş. Birisi; Bodrum’un çevre sorunları ile ilgili en en tüzel kişi ve bireylerine (bana da bana da).  Hala çöplük için sokağa çakmadıkları ve hibeden gelen 30 milyon Euro’nun hesabını, kol kırılır vb. diyerek sormadıkları için. Diğeri; kenti makyajlamayı alt yapıdan daha çok seven yerel yönetemeyenlere. Sonuncuda; Saynur’a. Doğru, yanlış hala onun vizyonuna ulaşılamadı çünkü. Umurunda olanlara moral için buraya bir şarkı bırakıyorum. Çünkü bu depremde de benzer şeyler oluyor.  Başarabilirsek sağlıcakla kalın. Her zaman arka plana da bakın.

Gülcihan EROL

 

SAD-AFAG: Sualtı Araştırmaları Derneği-Akdeniz Foku Araştırma Grubu

Paylaş