Anasayfa » Politika » GÖRDÜĞÜ LÜZUM ÜZERİNE…..CHP’DEN İSTİFA ETTİ

GÖRDÜĞÜ LÜZUM ÜZERİNE…..CHP’DEN İSTİFA ETTİ

Bodrum Cumhuriyet Halk Partisi ilçe örgütü üyesi;  Muğla İl Kongre ve Bodrum İlçe Kongre Delegelikleri yapan, genel seçimlerde ve  2014 yerel seçimlerinde CHP Mehmet Kocadon, 2019 yerel seçimlerinde CHP Ahmet Aras’ın seçim kampanyalarını yürüten Serdar Gündoğ,  bugün sosyal medya üzerinden partisinden istifasını duygulu bir anlatımla paylaştı.

Serdar Gündoğ’un istifa gerekçesinin en çarpıcı cümlesi ise  ‘parti demek ülkü demektir ”  “Eğer buna inanıyor, bu uğurda kendinizi feda etmekten kaçınmıyor ve her koşulda sizi bu fedakarlıktan alıkoyan, emeğinizi ve şahsınızı sürekli değersizleştirmeye çalışan bir karşı blok, bitmek bilmeyen bir kin ve nefretle hareket ediyorsa, parti içi bir şiddet ve zulümle karşı karşıyasınız demektir.” 

‘Gördüğüm Lüzum Üzerine’…

Bu birkaç kelime için, hiç bu kadar düşünmemiştim.
Meğerse ne kadar kıymetli bir ifade şekliymiş.
Dün itibariyle parti üyeliğimden istifamı CHP Bodrum İlçe Başkanlığına sundum.
3 gündür dostlarımdan beni yer yer çok duygulandıran telefonlar alıyorum. Gerek telefonla ve gerekse birebir yapılan görüşmelerde anladım ki, CHP çatısı altında partimin tüzel kişiliğiyle çok yakışan, çok özdeşleşen bir siyaset süreci içinde olmuşum.
Bu hissi şöyle açıklamam daha doğru sanki: Bir kinaye gibi değil de, bir farkındalık ortaya koymak adına; ‘Ceketimizi Koysak Kazanırız’ yerine, sanki ‘Parti Ceketini Taşıyabilmek’ tanımını kullanmak daha çarpıcı ve faydalı sonuçlar doğuracaktır.
Yazılarımda sık sık yaparım bunu, asıl konunun arasına keyfi katkılarımı ilave ederim. Fakat bugünkü konum maalesef çok keyif vermiyor bana. Oysa istifa kararıma kendimi ikna ettiğimde, kendimi kuş gibi hafiflemiş hissetmiştim. Bu nedenle açıklamamın devamında kendisine yaşam alanı bırakılmamış kuşlar gibi göçmekten de söz ettim.
Dostlarım, tüm hayatı boyunca sol siyasetin bir parçası olan ben, 8 yıldır CHP içinde siyaset yapmaktan her zaman gurur duydum. Bunun özellikle bilinmesini rica ediyorum.
Benim istifam; istemeden, ancak bilinçli olarak yapılmış bir siyasi zorunlu göçtür.
Değerli dostlarım, parti demek ülkü demektir. Ülkü dediğiniz zaman; sizi var eden ve var etmeye devam edecek olan her ne ise, onu içselleştirdiğiniz ve bunun için kendinizi adadığınız bir amaçlar bütünü aklınıza gelmelidir.
Eğer buna inanıyor, bu uğurda kendinizi feda etmekten kaçınmıyor ve her koşulda sizi bu fedakarlıktan alıkoyan, emeğinizi ve şahsınızı sürekli değersizleştirmeye çalışan bir karşı blok, bitmek bilmeyen bir kin ve nefretle hareket ediyorsa, parti içi bir şiddet ve zulümle karşı karşıyasınız demektir.
Bu saldırı karşısında size atfedilen her türlü yakışıksız durum, sizin dışınızda ha bire yaşanırken ve sadece tercih siz olmadığınız için dünyanın en normal şeyiymiş gibi kabul görülmüşken kendi içinizde yaşadığınız hesaplaşma sonucunda, belki de istifa etmek kesin bir hal olarak son çare olmalıydı.
Ancak, kendinizi bu sürece getiren olaylar ve kabahatler sarmalı içinde, eksik, yalnız ve sesini duyuramaz hale gelmiş olarak görüyorsanız, bu bir nevi siyasi ötenazi hakkınızı; bir sessiz çığlık olarak örgütünüzün ve kamuoyunun takdirine sunmaktan daha doğal bir şey yoktur.
Bana çok şey katan, bu ülke ve yaşadığım kent ve kent yaşayanları için bir şeyler yapabildim duygusu kazandıran ve bu duyguyla ömür boyu benim için övünç kaynağım olacak Cumhuriyet Halk Partime asla küskün değilim.
Ayrıca, bu ülkeyi yoktan var eden bu partiye küsmeye kimsenin hakkı olmadığını düşünüyorum.
Evet bu şekilde ayrılmak zorunda kaldığım için üzgünüm…
Bir yenilgi ya da vazgeçiş değildir bu.
Bu istifa, bir fikir emekçisi partilinin kendisiyle yaptığı politik muhasabenin bir sonucudur.
Kırgınlıklarım var. Biraz da kızgınlıklarım. Ancak, iyi insanların düşmanlık yapma güdülerinin gelişmemiş olmasından yeterince nasibimi almış olmaktan şimdi çok daha mutluyum.
Böylece her zaman insan kalmayı başarabileceğimi düşünüyorum…
Bilinmelidir ki,
Cumhuriyet Halk Partisine zarar verecek hiçbir girişim içinde olmam söz konusu olamaz.
Cumhuriyet Halk Partisi’ne alternatif kurulmakta ya da hareket içinde gayretleri bilinen hiçbir siyasi aktörle veya oluşumla birlikte olmayacağımı da kesin bir dille söylemeliyim.
Parti yöneticileri ve yerel yönetim üzerine düşüncelerimi saklı tutuyorum.
Cumhuriyetimizi kuran iradeye ömrümün sonuna kadar bağlı kalacağım. Sadece politik yaşamında değil, günlük yaşamında kurumlar içinde ve de insani ilişkilerimde cumhuriyete, demokrasiye ve Mustafa Kemal Atatürk Türkiye’sine aidiyet içinde olan bir birey olarak yaşadım ve böyle de devam edeceğim.
Yaklaşık son 10 yılda, yerel ve genel seçimlerde strateji belirleyen, proje geliştiren yapılar içerisinde üst düzeyde katkılarını ortaya koymuş bir partilinin istifası özellikle sorgulanmalıdır.
Ben, kendi içimde yaşadığım bu sorgu sonucunda, istifa etmemin kendime olan saygım adına en doğru seçenek olduğu sonucuna vardım.
Bu arada, bir itirafta bulunmak gerekirse; kendimde bu ayrılıkla baş edebilecek motivasyonu şöyle açıklayabilirim: Bu canım ülkeye, Bodrum’a ve Cumhuriyet Halk Partisine aynı şekilde hizmet etmek için illa da üye olarak kalmam gerekmiyor.
Benim istifam, bir parti emekçisinin kendini partili sananlara karşı bir protestosu şeklinde okunmalıdır.
Size aktarmaya çalıştığım bu duygularıma tercüman olarak, bir çoğumuz için bir dönem neredeyse okul olan Cumhuriyet Gazetesini kuran Yunus Nadi’nin oğlu Nadir Nadi’nin, (Siz Atatürk’çüyseniz) ‘Ben Atatürkçü Değilim’ kitabı daha açıklayıcı olacaktır.
Sözlerimi tamamlamadan önce parti yöneticilerime, kadın kolumuza, özellikle genç arkadaşlarıma ve üyelerimize birkaç şey söylemek istiyorum.
Parti Yöneticilerine,
– Bu partinin sahibi değilsiniz. Bu partinin sahibi sadece üyeleri de değildir. Bu partinin gerçek sahibi cumhuriyetçi, aydın demokrat ve yurtsever insanlardır… Bu partinin sahibi Türkiye’dir.
– Partinin seçmen tabanını hafife almadan, parti ilkeleri ve prensiplerinin ve ülke menfaatlerinin hayata geçmesi için üstün gayret göstermek en büyük sorumluluklarınızın başında gelmelidir.
– Partide yükselmek, sorumluluk almak; emek ve liyakata dayanmalı. Vicdanları rahatsız eden her şeyden kaçınmalısınız.
– Kararlarınızı alırken, hangi grubu ya da kişiyi desteklediğinizin hiçbir önemi olmamalı.
– Siz tüm mazlumlara umut olmuş, Mustafa Kemal Atatürk’ün partisinin birer yöneticisisiniz.
– O nasıl umut olduysa, siz de mutlaka bir mazlumun umudu olabileceğinizi unutmayın.
Kadın Kollarına,
Onca seçim tecrübemde en fedakar, en çalışkan partililer hep kadınlar olmuştur. Sadece bu nedenle bile kadın kolunun kaldırılması için çalışın. Eşitlik temelli bir siyasetin önündeki en büyük engel kadın kolu yapılanmasıdır. Kadınlar bu ülkenin eşit ve özgür bireyleridir. Siz bunu böyle görmezseniz, başka kimse de görmeyecektir. Genel siyaset içerisinde hak ettiğiniz yeri almak için kotalara mecbur bırakılmanız bu partinin kuruluş felsefesiyle tam bir karşıtlık içinde olmak demektir.
Gençlik Kollarına,
Nasıl sizde kadın gençlik kolu, erkek gençlik kolu diye bir ayrım yoksa, genel kadın kolu ayrımı da olmamalıdır. Bu nedenle kadın kolunun bu negatif ayrımcılığı ortadan kaldırması ve gelecekte, gençlik örgütünün şu anki yapılanmasında olduğu gibi kadın ve erkeğin eşit olduğu bir toplum yaratımına öncülük edin.
GENÇLİK (oncu-buncu olmak değil), ÖNCÜ OLMAKTIR…
Ve bir şey daha;
Bildiğiniz gibi Deniz Gezmiş’in tüm varlığı kitaplarıydı.
Babasına gönderdiği vasiyetinde kitaplarını kardeşi Bora’ya bırakmıştı. Ama o kitapların ailesi tarafından daha hapisteyken zarar görmemek için yakıldığından habersizdi Deniz idam sehpasına giderken…
Gelin bu mirasa bugün siz sahip sahip çıkın,
Deniz’i Deniz yapan o kitaplardan oluşan,
Aynı onun gibi Atatürkçü,
Aynı onun gibi yurtsever,
Aynı onun gibi anti-emperyalist,
Aynı onun gibi entellektüel
Binlerce Deniz yetişsin diye tüm parti binalarımızda
DENİZ GEZMİŞ KİTAPLIKLARI KURUN…
Üyelere,
Parti yöneticilerini sizler seçiyorsunuz. Tabandan tavana kadar her bir oyunuz bugün geldiğimiz noktanın karşılığıdır.
Hiç bir vaat ve menfaat vicdanınızın sesinden daha değerli değildir. Bunu unutmamanızı rica ediyorum.
Unutmayın ki, benim de gözüm arkada kalmasın…
Bir sözüm de, yıllardır beraber siyaset yaptığım yakın siyasi çalışma arkadaşlarıma. Her biriyle gurur duyuyorum.
Onlarla kaldığım yerden değil hiç bırakmadığım yerden bir parti gönüllüsü, bir parti dostu olarak mücadeleye devam edeceğim.
Son sözüm tüm dostlara:
Size Fener Tutanlarla Değil, Sizi Güneşe Çıkaranlarla Yol Yürüyün ki Asla Karanlıkta Kalmayın…
Eyvallah

Serdar Gündoğ

Paylaş