Anasayfa » Kültür - Sanat » SANATÇININ GÜNLÜK ÇALIŞMASI YAŞAM BİÇİMİ OLMALIDIR

SANATÇININ GÜNLÜK ÇALIŞMASI YAŞAM BİÇİMİ OLMALIDIR

Yedi yaşında piyano çalmaya başlayan, şu anda Kızılağaç’a yerleşen İstanbul Devlet Konservatuarı’nda viyola öğretim görevlisi olan Çiğdem Altaş Epikmen ile, eğitim üzerine konuştuk. 

Emekliliğine kısa bir süre kalan viyola hocası Çiğdem Altaş Epikmen, Kızılağaç’a yerleşerek eğitimciliğini gerek profosyonel, gerekse gönüllü olarak bundan böyle Bodrum’da sürdüreceğini ifade ediyor.

Rezzan Şebin: Ayağınızın tozu ile, gelir gelmez Karya Kültür ve Sanat Derneği’ne (KARSANAT) üye olmuşsunuz.

Çiğdem Altaş Epikmen: Çünkü Mimar Sinan Üniversitesi Konservatur Bölümü’nden piyanist ve öğretim görevlisi arkadaşım Nihan Atlığ Simpson’un Karsanat’ın yönetim kurulunda olduğunu biliyordum. Ve derneğin faaliyetlerini de zaten takip ediyordum. Ayrıca, Bodrum Kent Konseyi Kültür Sanat Meclisi çalışmalarını da izliyorum. En kısa zamanda, bu ekip içinde gönüllü olarak çalışmaya hazırım. Her seviyedeki okul öğrencilerine ufak ufak klasik müziği sevdirmek, enstrüman olarak kemanla tanıştırmak istiyorum. Keman diyorum, çünkü alanım bu.

çiğdem.jpg2.jpg3

R:Ş: Sizin gibi gönüllü eğitimcilere gerçekten çok ihtiyacı var Bodrum’un. Her şeye para gözüyle bakan o kadar çok insan var ki.

Ç.A.E: Elbette profosyonel olarak, yani para karşılığı ders de verilir, ben de veririm. O başka bir şey. Ama gönüllü olarak yapacak çok şeyimiz olmalı kanısındayım.

R.Ş: Konuşmamıza Bodrum’la başladık hemen. Sizi daha iyi tanıyalım lütfen.

Ç.A.E: Yedi yaşında piyano çalmaya  başladım. 10 yaşında İstanbul Mimar Sinan Üniversitesi Konservatuarı Viola Bölümü’ne girdim. 17 yaşında İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nda çalmaya başladım. 21 yaşında konservatuardan mezun oldum. 23 yaşında İstanbul Devlet Konservatuarı’nda viyola hocalığına başladım. Çaldığım diğer orkestralar ise, Mimar Sinan Solistleri Oda Orkestrası, Akbank Oda Orkestrası, İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası, Milli reasürans Oda Orkestrası. Ayrıca Saim Akçıl Quartet konserleri de yaptım.

R.Ş: Viyola sanatçısı olmanızın  ötesinde, eğitimci olmak, eğitim görevlisi olmak biraz daha farklı bir şey olsa gerek.

Ç.A.E: Konservatuar eğitimi farklı zaten. Yani, örneğin Gazi Eğitim Fakültesi Müzik Bölümü eğitimi gibi değil. Tamamı ile klasik müzik üzerine verilen bir eğitim. Dünya standartlarında profosyonel enstrüman eğitimi veriliyor. Ben de bu eğitimi aldım ve şu anda da verdiğim eğitim, bu proram üzerinden gidiyor. 

“DİŞİNİZİ FIRÇALAMAK GİBİ”

çiğdem.jpg2.jpg3.jpg45

R.Ş: Çok sıkı disiplin gerektiğini biliyorum. Öğrecilerinizi sıkmıyor mu, bunaltmıyor mu?

Ç.A.E: Bir idealim  vardı. Kendi eğitimimdeki sıkıntıları, bilgiye açlığı, el yordamı ile bilgiye ulaşmayı ve öğrencilerimi her birinin kendi karakterine göre eğitecektim. Buna özen gösterdim, eğitimde işin içine psikoloji de giriyor. Birebir eğitim veriyorum. Dolayısı ile her birinin karakterine göre, disiplinli ama sıkmadan, onları zorlamadan, hayatını ona göre angaje etmesini sağlamak gerek. Günlük çalışmaları yaşam biçimi olmalı. Sanatın, sporun, enstrümantistin günlük eksersizleri, dişlerini fırçalamak gibi, günlük yaşamının bir parçası olmalıdır. 

R.Ş: Eğitimciliğinden nasıl sonuçlar aldınız. Öğrencileriniz başarılı oldu mu?

Ç.A.E: Profosyonel olabilmeleri için, haftada dört gün birebir, doğru teknikle ders verdim. 10-12 yıllık eğitim aldılar benden. Çoğu yurt dışında yüksek lisans, master yapıyorlar. Ve yine birçoğu farklı ülkelerin orkestlarında, girdikleri sınavları kazanarak profosyonel olarak çalışıyorlar. Bu yıl haziran ayında son öğrencimin de eğitimini bitirince, ben de emekli oluyorum. Otuz yılın sonunda buraya yerleşerek, eğitime gönüllü ve profosyonel olarak devam edeceğim.

R.Ş: Bu arada dikkatimi çekti. Viyolanıza kıyamadınız, şu güzelim bahçede bana bir görüntü vermediniz.

Ç.A.E: Söz veriyorum, Bodrum’da güzel bir konserde viyolamla size özel görüntü vereceğim. Açık havaya çıkarmaya kıyamadım.

çiğdem.jpg2

 

 

 

Paylaş