Anasayfa » Serbest Kürsü » BARIŞIN DÜŞMANI, NEFRET! Ayhan Ongun Yazdı…

BARIŞIN DÜŞMANI, NEFRET! Ayhan Ongun Yazdı…

Tüm dünyada barış için verilen mücadelenin başarıya ulaşabilmesinin yolu, toplumun tüm kesimlerinde nefret söylemlerinden uzaklaşmak, hatta vazgeçmekten geçiyor.

Yaklaşan ABD seçimleri öncesi tırmanan gerilim, nefret söylemlerinden besleniyor.

Kolombiya’da yarım asırdır süren savaşın, tarafların ve özellikle de halkın büyük kesiminin çabalarıyla sona ermesinden rahatsız olan savaş baronları; daha şimdiden dünyanın hangi ülkesinde yeni savaşlar çıkararak dengeyi kuracaklarının hesabını yapmaya başladılar.

Bölgemizde yaşanan sıcak gelişmelerin barışa evrilmesinde önemli bir aktör haline gelen Türkiye’de siyasilerin dili, söylemi daha bir önem kazandı.

Avrupa Komisyonunun Irkçılığa ve Hoşgörüsüzlüğe karşı 5.nci Türkiye raporuna yansıyan bilgilere baktığımızda ülkemizde nefret söyleminin arttığı ve “üst düzey devlet yetkililerinin de bulunduğu resmi görevliler tarafından” daha fazla kullanıldığı belirtildi.

İkili temaslar ya da görüşmelerle çözülmesi gereken sorunların özellikle de medya aracılığıyla ve toplum önünde tartışılması, daha doğrusu kavgaya dönüştürülmesinin ardında yatan nedenleri araştırdığımızda nefret söylemlerinin artık bir siyaset dili olarak kanıksandığını görüyoruz.

15 Temmuz darbesi ardından oluşturulmaya çalışılan ve Yenikapı ruhu olarak adlandırılan bu hoşgörü süreci ne yazık ki çok fazla uzun sürmedi.

Cumhurbaşkanının Lozan’a ilişkin başlattığı polemiklerle alevlenen tartışmalarda yine hoşgörünün yerini o bildik sert ve itici, toplumu geren nefret söylemlerinin almasıyla, yine barış umutları azalmaya başladı.

Oysa bugün basında yer alan; TBMM. de Kanun Hükmünde Kararnamelerle ilgili 4 siyasi partinin temsilcilerinden oluşacak bir itiraz komisyonunun oluşturulacağı haberi barış severleri biraz olsun umutlandırmıştı.

Terör örgütleriyle ilişkisi ya da siyaset yapma biçimi iktidar tarafından kabul görmeyen ve toplumda tartışma konusu olan HDP nin, her şeye rağmen mecliste temsil edilmesi ve demokratik siyasetin bir parçası olarak yerini alması gerekiyordu.

Meclis çalışmalarının belli bir bölümünde yok sayılmaya çalışılan HDP nin yeniden meclis çalışmalarında güçlü bir grup olarak bulunmasında sayısız yararların olduğu, yadsınamaz bir gerçek.

Bu gerçekten hareketle gerek son dönem sürdürülen FETÖ operasyonları, gerekse olağanüstü hal yasasından kaynaklı mağduriyetlerin giderilmesine yönelik atılacak her adım ülkemiz ve demokrasi açısından desteklenmesi gereken adımlardır.

Ülkemizde gerçekten kalıcı bir barışın sağlanmasını istiyorsak, öncelikle önyargıları bir kenara koyup, toplumun tüm kesimlerini kucaklayacak, kin ve nefret söylemlerinden uzak, düşmanca yaklaşımlar olmadan bir diyalog ortamı, demokratik bir tartışma zemini ve hoşgörüye, sevgiye dayalı bir siyaset dilini yakalamamız gerekiyor.

Bu konuda en önemli görev de ülkeyi yönetenlerle, siyasetçilere düşüyor.

Çoğu zaman kendi kitlesini tatmine yönelik ve öteki üzerinden yapılan nefret söylemleri zamanla toplumu kutuplaştırarak gerçek nefrete ve öç almaya dönüşüyor.

Oysa ülkemizde ve bölgemizde yaşanan sıcak gelişmeler, yalnızca bizim için değil tüm dünya için tehdit ve risk taşıyor.

Bu durumda olması gereken, birbirimizi anlamaya, tahammül etmeye ve sonuçta ayrışan değil, örtüşen yanlarımızı öne çıkarmaya yönelik çabalarımızı çoğaltmaya çalışmaktır.

Ülkemiz çok büyük tehlikelerle karşı karşıya ve tüm dünyanın gözü bizim üzerimizde iken meclisin kulis bölümünün rengi üzerinden anlamsız bir tartışmayı kamuoyu önünde yapmak yerine taraflarıyla görüşüp çözmek bu kadar mı zor?

“O kulis bizim kulisimiz. O kuliste fiili bir durum yaratırız, müdahale etmeye çalışanın da alnını karışlarız.”

Bu konuda haklı da olabilirsiniz ancak bu itirazınızı çok daha farklı biçimlerle ifade etmek dururken bu nefret dili niye?

Türkiye de fiili durum yaratılacak o kadar çok gündemi kaçırdınız ki, şimdi yalnızca kullandığınız bu öfke dili kalıyor akılda.

14 yıldır bu ülkeyi yöneten bir AK Parti iktidarından daha çok ciddi bir muhalefete ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde toplumda pek karşılık bulmayan bu siyaset tarzını bırakmanın zamanı gelmedi mi?

FETÖ soruşturmalarında mağdur olan ya da olması muhtemel insanlarla ilgili yaptığınız çalışmalar, girişimler takdirle karşılanıyor, o eski toptancı muhalefet anlayışından vazgeçme eğiliminiz destek görüyorken, şimdi bu gereksiz polemiklere, yakışıksız söylemlere hiç gerek var mı?

En başta siyaset kurumu olmak üzere, toplumun her kesiminde ve herkes, hepimiz konuşmalarımıza, yazdıklarımıza, ötekiyle olan ilişkilerimize daha çok özen göstermek zorundayız.

Barışın yolu, sevgi ve hoşgörüden geçiyor.

 

AYHAN ONGUN(Gazeteci-Yazar) 04.10.2016/BODRUM

Paylaş