Anasayfa » Çevre » Havlu hareketi Çeşme’yi sardı

Havlu hareketi Çeşme’yi sardı

Çeşme’de girişi ücretli olan bir koydaki plaja giren vatandaşlar, Anayasa ve kıyı kanununa göre halkın kullanımına açık olması gereken plajların devlet tarafından yapılan ihalelerle özel işletmelere kiralanarak ücretsiz kullanımına kapatılmasına tepki gösterdi. Yanlarında getirdikleri havluları şezlongların önüne seren vatandaşlar denize girdi.

Kaynak: https://www.egeligazete.com/genel/havlu-hareketi-cesmeyi-sardi.html

Yunanistan’da günlerdir kamuoyunda tartışılan ‘havlu hareketi’yle halkın ücretsiz plaj talebinin karşılık bulmasının ardından Türkiye’de de benzer eylemler başladı. GÜDÜDER – (Gücücek Koyu Koruma Derneği), Gülder (Güzelbahçe Kültür Çevre ve Güzelleştirme Derneği), İzmir Yaşam Alanları Çeşme Çevre Platformu ve Yarımada Talanına Dur Platformu, bugün için Çeşme’deki Azmak Koyu’na çağırdı.

 

 

 

Girişi ücretli olan bir koydaki plaja giren vatandaşlar, Anayasa ve kıyı kanununa göre halkın kullanımına açık olması gereken plajların devlet tarafından yapılan ihalelerle özel işletmelere kiralanarak ücretsiz kullanımına kapatılmasına tepki gösterdi. Yanlarında getirdikleri havluları şezlongların önüne seren vatandaşlar denize girdi.

İzmir’de 63 tane mavi bayraklı plaj bulunuyor. Bu 63 plajın 21 tanesi halk plajı olarak kullanılıyor. Kentin turizm merkezi Çeşme’de ise 14 mavi bayraklı plajın 11’i özel işletmeler tarafından işletiliyor.

Toplantıda bir konuşma yapan Çeşme Çevre Platformu üye isteği başkanı Dr. Ahmet Güler sahillerin ve denizin anayasanın 46. maddesine göre halka açık olduğunu kimsenin sahilleri halka kapatıp yasaklayamayacağını, plajlara girişlerde zorbalıkla para alamayacağını, sahilleri halka kapatamayacaklarının kanuni bir hak olduğunu belirtti.

HERKESİN SAĞLIKLI ÇEVREDE YAŞAM HAKKI VAR

Güler devamla, TC. anayasanın 56. maddesine göre halkın sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı olduğunu ve halkın sağlıklı çevre için müdahale etme hakkının da bulunduğunu belirterek ne yazık ki bu anayasa tarafından belirlenmiş kanuni hakların bir takım Haydutlar tarafından gasp edildiğini, kanunları uygulaması gereken resmi makamlar ve yerel yönetimlerin bu konuda işletmelerin tarafını tuttuğunu ve halkın girişinin engellenmesine müdahale etmediklerini söyledi.

BASIN METNİ OKUNDU

Gücücek Koyu Koruma Derneği Başkanı Avukat Seher Gacar tarafından okunan basın metni şu şekilde:

Sizlere Gücücek’’te olan ve bitmeden devam eden meseleleri anlatmayacağım 25 Temmuz’dan bu yana artik herkesin malumu..  Bugün gündemde  Gücücek’ten bağımsız olmayan Azmak koyu ve bütün sahillerimiz  var..

Şu an üzerinde bulunduğumuz, Kıyı Kanunu 5. Maddeye göre devletin hüküm ve tasarrufu altında olması gereken sahilde devletimiz 4 yıldan bu yana hüküm ve tasarrufunu yitirdi.. Halka ait bu sahil kiralama dahi olmaksızın halkın serbest erişimine kapatıldı. Doğal koruma bölgesi olan bu alana binlerce ton beton döküldü, binlerce metrekare kaçak yapı yapıldı. Sahilden geçen halkın kullandığı yol dahi kapatıldı arkalardan ardıç ağaçları kesilerek işletmenin keyfince yeni yol açıldı. Kamuya  ait,  size bana ait araziler işgal edildi, üzerindeki bitki örtüsü kazınarak otopark yapıldı, personel lojmanları yapıldı .. Bu doğamıza  kıyım, bu vatandaşlık haklarımıza saldırı 4 yıldır devam ediyor.. biz 2019 yılında yine buradaydık, içimizi döktük , değişen bir şey yok diyemem, değişim var.. kaçak yapı miktarı da işgal de artmış..

Biz Ankara’daki devlet büyüklerimize Gücücek koyumuzda neden özel işletme görmek istemediğimizi anlatıyoruz, bize  yasa ve şartname halkı koruyor deniyor.. biz de burada bu kıyımı ve haklarımızın nasıl gasp edildiğini, kıyılarımızı işgal eden özel işletmelerin ne menem bir şey olduğunu  bir kez daha göstermek  istiyoruz.  Sayın Bakanımız Mehmet Özhaseki’ye sesleniyorum,   biz burada korumasızız, Anayasa, Kıyı Kanunu, İmar Kanunu, Kültür ve Tabiat varlıklarını Koruma Kanunu burada ne bizi ne tabiatı korumuyor.. sahillerimizde doğa ve halk beach clup terörünün kurban ve mağdurlarıdır.. artık bu terörün durdurulmasını istiyoruz.. Devletimiz ile yaptığımız toplumsal sözleşmeye , TC Anayasasına göre bize verilen hakların iadesini istiyoruz..

Ve Çeşme Belediyemiz… yıllardır soruyoruz yine soralım.. buraya daha ilk beton mikseri geldiğinde bağırdık neden duymadınız? Bunca yapı yapılırken neden durdurmadınız ?  Sonrasında, yıkım kararlarını neden bunca yıldır uygulamazsınız? Bakanlığın  size gönderdiği tahliye kararları neden yerine getirilmez.. 15 tane şezlongu bir yerden alıp öte yana koymayı tahliyeden saymazsanız tabi.. Halkçı olma iddiasındaki bir belediye halkın haklarının gaspına nasıl göz yumar?  Bakınız buradan 500 metre ilerde vatandaş kendi evinin bahçesine, evin konumu  rampa yukarda diye 5 basamak merdiven yapmış,  belediyemiz ile  çevre ve şehircilik birlikte  vatandaşın üstüne çullandı,  merdiveni kaldırdı yine de ceza mahkemesinde yargılandı..

Sayın Belediye Başkanımızın en nihayet Gücücek’ ten yükselen sesi duyduğunu ve koyun Belediye’ye tahsisi için kısa süre önce   Bakanlığa  başvuruda bulunduğunu öğrendik, teşekkür ederiz, takipçisi olacağız..Lâkin..  haftalardır Ovacık ve Çeşme halkının dayanışma içinde yürüttüğü sahillerin halka iadesi yolundaki mücadelenin  5-6 sitenin tepkisi olarak lanse edilip değersizleştirilmeye çalışılmasının  da bizi incittiğini söylemek isterim.. Bakınız Azmak Koyunda site yok ama biz yine buradayız..

‘HALKA TAHSİSİ İÇEREN HER ÇÖZÜME VARIZ’ 

Gücücek özelinde hep söylüyoruz özel işletmeye kiralama dışında kamu tarafından halka tahsisi içeren her çözüme varız.. Lâkin sadece Gücücek yetmez,  üzerinde bulunduğumuz Azmak Koyu ‘nun da işgalden kurtulması, özel işletmelerin insafsızlığına daha  fazla terk edilmemesi için Çeşme Belediyesinin bu koy için de halka açık plaj işletmesi olarak tahsisi talebinde bulunmasını  istirham ediyoruz.

Bizim Gücücek ile başlattığımız mücadelemizi karşı kıyımızdaki komşularımızın hareketine öykünme olarak yorumlayanlar var. Gücücek ile komşumuzdaki hareketin bu hoş denk gelişi sadece kader…Bizim halkımızın hak almak için mücadele etmek zorunda kalışları da hep makus kader..

Gücücek de bizim Azmak da.. güzel yurdumun tüm kıyıları bizim.. Tüm sahillerimizin beach cluplar ve diğer özel işletmelerin işgal ve  teröründen kurtulup halka açılması  dileği ile  doğanın ve insanın yaşam ve haklarını savunan herkese selâm olsun..

ÇEŞMELİLER ‘RANTA HAYIR’ DEMİŞTİ

Çeşmelileri ‘Havlu Hareketi’ne götüren süreç, geçen hafta Egeli Gazete’de ‘Çeşme ‘ranta hayır’ dedi’ başlığıyla yayınlanmıştı. Haber şu şekilde verilmişti:

Çeşme’de halkın serbestçe denize girdiği birkaç koydan biri olan Göcücek Koyunun kiralanarak halkın kullanımına sınırlama getirilmesine yöre halkı isyan etti. Göcücek Koyu Doğal Yaşamı Koruma Derneği (GUDUDER) öncülüğünde toplanan Çeşmeliler ilçe meydanına yürüyerek “ranta hayır” dedi. GODUDER koyun korunması için yapılan ihaleye girerek 56 milyon lira teklif vermişti.

HALKA SADECE 870 METREKARE AYRILDI

Yürüyüş sonrası açıklama yapan Gücücek Koyu Doğal Yaşamı Koruma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Avukat Seher Gacar şu bilgileri verdi: En nihayet biz  de koyumuzu kurtarmak ve korumak için yeni bir mücadelenin startını verdik. İlk dertleşmemiz geçen hafta  Gücücek Koyundaydı ,  bu hafta da buradayız. Meseleye doğru bir bakış açısı kazandırmak için her platformda, her fırsatta tekrarladığım bir itirazımı yinelemek istiyorum. “Halk plajı”  tanımlaması, “Halk Plajı”  ibaresi.. Bu yıl yapılan ihalenin şartnamesinde  870 m2 bir alan “halk plajı” ibaresi ile ayrılmış, kiralama dışı bırakılmış. Devletimiz, 3 bin metre kare alana sahip koyun 870 m2 sini  halka,  2 bin küsür metrekaresini işletmeye ayırmış..  peki.. 870 m2 alan halkınsa 2 bin küsur m2 alanı kullanacak olanlar kim?”

GUDUDER YÖNETİM KURULU BAŞKANI SEHER GACAR’IN AÇIKLAMASI ŞÖYLE:

Sevgili dostlar, kıymetli doğa sevdalıları.. Ben Av.Seher  Gacar Gücücek Koyu Doğal Yaşamı Koruma Derneğinin yönetim kurulu başkanıyım. Bir kez daha derdimizi dinlemeye, bize destek olmaya geldiğiniz için derneğimiz ve   şahsım adına teşekkür ediyor, hepinize  hoş geldiniz diyorum.

Bugün  kalbimizin bir yarısı Akbelen’de.. orada da doğanın yaşam hakkını savunan güzel insanlar buluşuyor buradan hepsine selam ve saygılarımı gönderiyorum, var olsunlar. Ve onlar için bir alkış rica ediyorum..

Değerli katılımcılar, kıymetli dostlar, geçen hafta Pazar günü Gücücek Koyun’da Gücücek koyumuza kıyılmasın diye toplandık, derdimizi paylaştık. Bugün burada yine aynı amaçla birlikteyiz..

Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk, “ hattı müdafaa yoktur sathı müdafa vardır o satıh bütün vatandır” demiş ama biz şimdilik herkes kendi evinin önünü temizlesin diyerek hattımızı müdafaa etmek durumundayız. Bugün müdafaa hattımızda yine Gücücek Koyumuz var.. Biz koyumuzu sonuna kadar korumaya,  yeni bir kıyım riskinin önünü almaya  ve bunun yanında  anayasa ile bize tanınan haklarımıza sahip çıkmaya kararlıyız…

Hafızasızlık başa bela.. O yüzden biz 2017 de Gücücek Koyunda yaşananları tekrar tekrar anlatıyor, tekrar tekrar hatırlatıyoruz, hatırlatmaya devam edeceğiz.   2017 de Gücücek koyu yine  Çevre Şehircilik ve İklim değişikliği Bakanlığı TVK  Genel Müdürlüğü tarafından ihale ile bir işletmeye kiralanmıştı.  Onlarca yıldır bu çevrede yaşayan, özgürce bu sahilden denize giren insanlara sahilin en kıyısında küçücük bir alan bırakılmış,  sahilin tamamı o dönemde basında çıkan bir haberdeki tanımlamayla “cezaevi duvarı”  gibi taş duvarla çevrilmişti. Devasa iş makineleri ile koyumuza dalmışlar,  betonu, demiri, plastik boruları ile doğal sit alanında olmaması gereken bil cümle inşaat malzemesini yığmışlardı. Koyumuzun doğal yapısından, kimliğinden  geriye hiçbir şey bırakmamışlardı.  Ve arsızca bize demişlerdi ki:  “ bir tuvaletiniz, bir duşunuz bile yoktu size medeniyet getirdik.”  Hep birlikte direnmiş,  çalmadık kapı bırakmamıştık. O dönemdeki kurucu  başkanımız sahile  konulmak istenen konteynerlerin altına oturmuş “ getirin üzerime bırakın “ demişti. Taşlı sopalı kavgalar bile yaşanmıştı.. Böylesi bir direniş  ile kurtardık   koyumuzu.   O işletmeyi defettik . Sonra gördük ki  medeniyet dedikleri tuvaletlerin atıklarını daha az maliyet için delik deşik ettikleri fosseptik tankından denize akıtmışlar.. balık yumurtlama alanına döktükleri  beton yüzünden balıklar yuvalarından oldu, 2 yıl koya uğramadılar…Gücücek koyu 6 yılda ancak kendini rehabilite  etti, eski doğal kimliğine kavuştu.. Derken bu yıl yeni bir ihalenin şoku ile sarsıldık..

Sahillerimizin kiralanmasına sonuna kadar karşı olsak da yeni bir facianın önüne geçmek için, gönüllülerimizden ihale bedelini toplayıp ,  içimize sinmese de  kendi koyumuzu kiralamaya razı olduk. İhaleye katıldık . Gelin görün ki ihale tutarı 56 milyon TL yi aştı. Biz koyumuzu korumak için en yüksek teklif olan 56 milyonu aşan  tutarı teklif ettik..  Sonrasında  yaptığımız toplantılar, teamül yoklamaları  filan  yıllık KDV dahil 67 milyon TLyi aşan bu tutarı temin etme imkanımızın olmadığına kani olduk. Bu 56 milyonluk bedeli veren diğer katılımcıların,    burayı almış olsalardı  yüzde 25’lik ilk taksitten  sonra kalan tutarı ödeyeceklerini hiç sanmıyorum.. Zira onların bakış açısıyla  ticari değil. Ama bizim dernek olarak öyle bir şansımız yok, kuruluş olarak da mantalite olarak da ilke olarak da o yapıda değiliz. Biz orada yaşayan insanlarız, bizim sorumluluğumuz var. Ve yine bizim açımızda orası paha biçilemez. Biz o ihaleye ticari bir kaygıyla girmedik.  Bizim o ihaleye  girişimizdeki motivasyonla diğerlerininki çok farklı.  Onlar için Gücücek Koyu demek, para demek. Bizim için oranın değeri parayla ölçülemez.  Ancak Bizim de ekonomik gücümüz sınırlı. Üstelik bu bedel her yıl enflasyon oranında artarak tekrar ödenecek..En nihayet biz  de koyumuzu kurtarmak/korumak için yeni bir mücadelenin startını verdik. İlk dertleşmemiz geçen hafta  Gücücek Koyundaydı ,  bu hafta da buradayız..

Meseleye doğru bir bakış açısı kazandırmak için her platformda, her fırsatta tekrarladığım bir itirazımı yinelemek istiyorum. “Halk plajı”  tanımlaması, “Halk Plajı”  ibaresi.. Bu yıl yapılan ihalenin şartnamesinde  870 m2 bir alan “halk plajı” ibaresi ile ayrılmış, kiralama dışı bırakılmış. Devletimiz, 3 bin metre kare alana sahip koyun 870 m2 sini  halka,  2 bin küsür metrekaresini işletmeye ayırmış..  peki.. 870 m2 alan halkınsa 2 bin küsur m2 alanı kullanacak olanlar kim? Onlar halk değil mi? Devlet en baştan bu ayrımla  kiralanan alanın   kendini halkın üstünde gören seçkin zümreye aidiyetini tescillemiş olmuyor mu?  Işte bizim sınıfsal eşitsizliği normalleştiren bu ayrımı reddetmemiz lazım.  Lütfen, gelin hep birlikte bu “halk plajı” kavramını dilimizden,  zihnimizden, her türlü kullanımdan kaldırıp atalım… bu tanımlamayı hep birlikte reddedelim..  Halk ormanı, halk gölü,  halk nehri diye  bir tanımlama nasıl ki yoksa halk plajı diye bir tanımlama da olamaz.  Halk plajı diye bir tanımlama , ayrım yoktur bütün plajlar, bütün sahiller  halkındır..

Anayasamızın  43 maddesi ve bu maddenin göndermesi ile kıyı kanunu 5. Maddesi .bize bu hakkı verir : “ Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Kıyılar, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır.”

.. amma ve lâkin Çeşme’deki  ve Türkiye’deki  pek çok sahil beldesindeki beach club denilen plaj işletmeleri TC Anayasa’sının üstünde  oldukları için 1000 TL ile 2500  TL arasında değişen  giriş ücreti ödemeden  Anayasal hakkımızı kullandırmıyorlar bize.Oysa ki seçkinler sınıfına dahil olmadığınız için girmenize izin verilmeyen o plajdaki her bir kum tanesine seksen beş milyonda bir hisse ile ortağız biz..

Bakınız geçtiğimiz günlerde benzer bir eylem ve itiraz komşumuz Yunanistan’da başladı.. sahiller halkındır dediler sahilleri kiralayan işletmeleri protesto ettiler.. Yalnız oradaki durum bizden o kadar farklı ki.. orada itiraz edilen, işletmelerin sahile yasal sınırdan daha fazla şezlong koyması, havlu serecek yerin az kalması.. sanırım yunan halkı bizdeki uygulamayı yani bir sahilin tamamen girişe  kapatılıp sahile erişimin ücretli hâle gelmesini tahayyül bile edemez..ve yine Yunanistan da Anayasa Mahkemesi başkanının Anayasaya aykırı olarak yasal sınırın üzrinde sahile şezlong koyan işletmeler hakkında cezai işlem uygulanması için savcılara gönderdiği yazı var..

Bizde, sahillerin özel sektöre kiralanmasının önünü açan yönetmeliğin  gerekçesi şu :   Halkın plajı kullanımı sırasında tuvalet ve duş ihtiyacı var, duş ve tuvalet konulduğunda temizliği sorun..  Plajda yiyecek içecek satacak bir büfeye ve şemsiye şezlong kiralamaya izin verilsin,  bu kişiler de karşılığında plajın, tuvaletlerin temizliğini üstlensin.. kıyıların kiralanmasında devletin amaç ve gerekçesi bu.. sözleşmeler standart, sökülebilir basit malzeme, sınırlı basit yapı ve gölgelik  yapılabilir, etrafı çevrilemez, kapatılamaz.. Evet teori bu olsa da uygulamada 3 kişilik bir aile olarak o tuvalet ve duşu kullanabilmek için cebinizde bir günde harcayabileceğiniz en  az bir aylık emekli maaşı tutarında paranızın  olması gerekiyor..Halkın sahilde kullanabileceği duşu/tuvaleti olsun diye yapılan yönetmelik halkı   o duş ve tuvalet için kişi başı en az 1000 TL ödemek zorunda bırakıyor..

Mesele sadece ücretli giriş de değil.. Bu işletmeler doğal sit olanı olan koyları, bir avuç seçkinin eğlencesi için betona, demire boğarken, tropik adaların sahillerine benzetmeye çalışıyorlar, ama ortaya diskotekle karışık, kimliksiz, doğallığını tamamen yitirmiş  hiçbir şeye benzemeyen ucube yapılar çıkıyor.. Çevreye yaydıkları fiziksel kirlilik yanında çevre kirliliğinden ayrılmaması gereken büyük bir gürültü kirliliği de cabası..

Doğa severleri, çevre duyarlılığı olan vatandaşları,  körü körüne her şeye karşı çıkan “istemezük” çü sevimsiz insanlara   benzetmek isteseler de o iş öyle değil..  Bizim karşı duruşumuz can yakan pratiklerden geliyor.. Misal,  Ovacık’ta ünlü bir plaj işletmesi , formaliteden de olsa kiralama yapmaya dahi gerek duymadan halka açık sahili işgal edip  kapattı..doğal sit alanına binlerce ton beton dökerek kaçak yapılar yaptı.. yetmedi, sahil kenarından geçen yolu iptal edip kendi işletmesinin içine kattı , dere üstüne ne IZSU ya ne DSI ye sormadan köprü yaptı.. daha  neler neler..

Biz , bu günlerde yunanistan’da başlayan halk eyleminin benzerini  2019 da yaptık. çeşme ahalisine “ cüzdanını evde bırak havlunu alıp gel” çağrısı yaptık, basını davet ettik. Yaklaşık 100 kişilik bir grupla işgal altındaki sahile gittik, yanımızda basın mensubu arkadaşlar da olmasına rağmen güvenliği güç bela aşarak sahile erişebildik. Yalnız gitseniz dayağı yerseniz.. ve asla giremezsiniz.. Burası ile ilgili  yıkım kararları var, tahliye kararları var..ama uygulama derseniz maalesef..2019 dan bu yana yıkım kararlarına rağmen tek bir çivi sökülmedi işgal sonlandırılmadı. Çeşme Belediyesi buranın işletme ruhsatını nasıl iptal etmez,  gerçek anlamda tahliye etmez, kapatılan yolu açmaz  bu da yanıtlanması gereken bir soru..  Göstermelik 10-15 şezlong yerinden kaldırılıp tahliye yapıldı deniyor, 15 dk sonra o şezlonglar da yerine geri konuyor..

Bunları anlatıyorum bunlar güncel sorunumuzdan bağımsız değil, bunlar Gücücek ten bağımsız değil.. Çünkü  teori ve mevzuat halkı kollar gibi görünse de  uygulama ve realite  bambaşka …

yine Gücücek koyumuza  dönelim.. Doğal sit alanı olan koyumuz ile ilgili tüm yetki  Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü’nde..Kurumun adı ve kuruluş amacı tabiat varlıklarını korumaya dair olsa da  ne yazık ki sistem çoğu zaman buna izin vermiyor, ne ironiktir ki  vatandaş olarak bizler tabiat varlıklarını idareden korumak için mücadele etmek zorunda kalıyoruz. Oysa ki halk doğayı devletten korumamalı devlet ile birlikte doğayı korumalı.. Ancak, merkezden yereli yönetmede karşılaşılan sorunlar burada da aynı,  hatta daha fazla .. Bu ve benzeri koylara halk ve belediye iş birliği içinde bakıyor  temizliyor, merkezi idare Ankara’dan kaderini belirliyor. Merkezden yerelin denetimi deseniz çok güç. Ben buradan Sayın Bakanımız  Özhaseki’ye yaptığım daveti bir kez daha  yineliyorum.. Lütfen yarımadamıza teşrif etsin , birlikte tebdil-i kıyafet yarımadamızdaki özel işletmelere kiralanan plajları gezelim. Kiralama şartnamesini ihlal etmemiş tek bir işletme çıkmayacaktır… En başta vatandaşın  ücretsiz girişine engel çıkarmayan tek bir işletme bulamayacaktır..

Biz her kanaldan, her platformdan merkezi idareye sesimizi duyurmak istiyoruz..Gücücek koyu ile ilgili kiralama ihalesinden vazgeçilmesini istiyoruz. Sahillerin halka bırakılmasını istiyoruz.. Bakanlık ve genel müdürlüğün elinde mevzuat ve şartname var, bizde ise az evvel bahsettiğim somut gerçekler ve çok can yakan  pratikler  var. Biz TVK’ ya ,bakanlığa “  Biz bu filmi gördük.. Tekrarını da yeni versiyonunu da görmek istemiyoruz..” diyoruz.. ..Gücücek koyu önünüzdeki   bir dosyadan, haritadan bir uydu fotoğrafından    ibaret değil diyoruz. Gücücek,  Ovacık halkı ile yaşayan, bütünleşen bir doğa parçası.  .. Bırakın bu doğal güzellik  doğal kalsın, kar hırsı ile bir kez daha talan edilmesin diyoruz… Ve yine bırakın geçim derdindeki dar gelirli vatandaşların ücretsiz günü birlik tatil yapabileceği, denize girebileceği, nefes alabileceği  sınırlı sahillerden biri daha halkın elinden gitmesin diyoruz.. Bu koyun doğal haliyle kalmasını istiyoruz. İlla  ki bir düzenleme yapılacaksa Turizm bakanlığı tarafından  başlatılan halkın kullanımına tahsisli plaj projesi  kapsamına Gücücek Koyunu’nda alınmasını ya da belediyeye tahsis edilmesini istiyoruz.. Vatandaş olarak Devlet ile yaptığımız toplumsal sözleşmeden doğan hakkımızı, bize ait olanın bizde kalmasını istiyoruz..

Katıldığınız ve derdimizi paylaştığınız için teşekkür ederim. Umarım ve dilerim Gücücek özelinde başlayan bu dayanışma işgal altındaki tüm sahillerimizin halka iadesine vesile olur.

 

 

 

Paylaş